İki ay önce bir akşam geçirdiği nöbet sonucunda beyninde tümör olduğu ortaya çıkan sanatçı Hakan Altun: O nöbeti unutmak istiyorum. Çok korktum, ‘hayatım bitiyor’ dedim ama yoğun bakımda annemin elini elimde hissedince şükrettim..
Beyninde tümör olduğu tespit edilene kadar başı bile ağrımamış… En fazla 8 ayda bir check-up yaptıran, yaşamayı seven, neşeli, kalbinde kötü düşünce barındırmayan biri üstelik…

En büyük kusuru, biten aşklarına ruhen fazlaca ‘takılması’; kendi deyişiyle unutmayı sevmemesi, unutmayı istememesi… Bundan iki ay önce yaşama bakışını değiştiren bir nöbet geçirdi sevilen sanatçı Hakan Altun. Dudakları uyuştu, gözleri karardı ve vücudu kaskatı kesildi…

Ailesi hemen hastaneye götürdü onu. Yapılabilecek bütün testler yapıldı; en son beyin MR’ı çekildi. Ve hayatını değiştiren cümleler, o an doktorunun ağzından döküldü: “Beyninizde tümör var ve derhal ameliyat olmak zorundasınız!” Evde geçirdiği o nöbeti anlatırken bile yüzü bambaşka bir hal alıyor; zaten hissettiklerini açıkça da söylüyor Hakan Altun: “O anı düşünmek bile hâlâ tüylerimi ürpertiyor, unutmak istiyorum…

Hani erkek adam korkmaz derler ya… Böyle bir durumda bu lafın bir anlamı kalmıyor…” Türkiye’nin dört bir yanından mektup aldığını söyleyen Altun, ne kadar çok sevildiğini ve hayatta küs olduğu kimse olmadığını bu hastalık sayesinde anladığını söylüyor: “Tanıdığım tanımadığım sayısız sanatçı dostum geldi. Ameliyata gireceğim sabah Ebru geldi. İyi dileklerini iletti ve gitti. Gelmeliydi zaten! Ben Ebru Hanım’ın ya da daha önce beraber olduğum bir kız arkadaşımın başına bir şey geldiğinde, eğer o kız arkadaşımın hayatında erkek arkadaşı yoksa; ilk gidecek insanlardanım. Gelmeseydi çok kırılırdım…”

ÖMRÜMDEN ÖMÜR GİTTİ

* İki ay önce çok ciddi bir beyin ameliyatı geçirdiniz. Sizi ameliyata götüren süreci anlatır mısınız?

İki ay önce ciddi bir gribal enfeksiyon geçirdim. Yalnız yaşıyorum ama hasta olduğum için cumartesi günü programım bittikten sonra anneme geldim; en iyi o bakar bana diye. Salı günü stüdyoda işim vardı, dönecektim. Annemle babamın ısrarı üzerine bir gün daha kalmaya karar verdim. Salı akşamı yemek yedikten sonra banyoya gittiğimde dudaklarımda inanılmaz bir titreme ve gözlerimde karartı hissettim. Mutfağa doğru geldiğimde nöbet geçirmeye başlamıştım. Ağzımın burnumun bir yerlere kaydığını hissediyordum. Vücudumun her yanı kasıldı… Bir kere daha olmuştu ama onu uykuda yaşadığım için kabus sanmıştım. Meğer nöbetmiş. Hastaneye kaldırdılar. Önce tomografi çektiler ve beyin tomografisinde ur olduğu belli oldu. Portakaldan büyük olduğunu, hemen alınması gerektiğini söyledi doktorlar. Salı gecesi teşhis kondu, cumartesi gecesi ameliyat oldum.

* Peki şimdi kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Son derece iyi. Ama ismi bile kötü; ‘beyin ameliyatı’. Hastanede tomografi çekildikten sonra doktor, yengem ve kuzenlerimin çıkmasını istedi; annem ve benimle yalnız kalmak istediğini söylemişti. O zaman anladım kötü bir şey olduğunu. Salıdan cumartesi ameliyata kadar nasıl geçtiğini bir ben bilirim, bir Allah! Ameliyatı beklemek o kadar zor ki… O gece hastanede kaldım, ertesi gün başka bir doktora gittik; ameliyatımı yapan Ali Çetin Sarıoğlu’na… Şükürler olsun ki iyi bir ameliyat geçti. İki aydır da dinleniyorum.

* Bu tümörün neden oluştuğu hakkında kesin bir yargıya vardı mı doktorlar?

12 sene kadar önce geçirdiğim bir trafik kazasında kafamı vurmuştum, o vurma neticesinde olabileceğini söylüyorlar. Tümör yeni bir oluşum değilmiş çünkü. Doktorum tümör oluşumunun çok çalışmayla alakası olmadığını söyledi. Ama şu an kale gibiyim, 13 kilo aldım! (Gülüyor)

* Beyninizde tümor olduğunu öğrendiğinizde aklınızdan ilk ne geçti?

‘Bitiyor’ dediniz mi? Tabii, her şeyi düşünüyorsunuz o an. Zaten aklınıza ilk kötü şeyler geliyor. Hastalıktan korkan bir adam değilim, her şeyin yazgı olduğuna inananlardanım. Tümörün yaklaşık 10-15 senedir varolduğuna doktorlar bile inanmadı. Bu yaşıma kadar başımın ağrıdığını bilmem, hiçbir belirti de vermemişti. Tabii ki şok oluyor, sarsılıyorsunuz. Çok bağlı olduğum bir ailem var; ilk onlar geldi aklıma. O an korkumun dışında büyük bir üzüntü yaşadım.

* Öğrendikten sonra neler oldu?

Tümörün alınması gerektiğini, bir daha gerçekleşecek nöbette vücutta hasarlar bırakacağını söylediler. Ameliyat gününü beklemek gerçekten çok kötü. ‘Erkek adam korkmaz’ lafı falan bitiyor orada. Çünkü hayatta kalmak istiyorsunuz, hayattan keyif alan bir insansınız, yaratıcı bir ruh vermiş Allah size… Hayatımda o salı gecesi yaşadığımı inşallah bir daha yaşamam; kimsenin de yaşamasını istemem. O haber belki de dünyanın en kötü haberlerinden biriydi benim için.

* O dört gün, hayattaki son dört gününüz gibi miydi?

Aynen öyle… Ameliyatın ismi korkuttu çok. Ameliyat olduktan sonra, iyi huylu mu, kötü huylu mu diye patoloji sonucunu beklemek çok zor.

* Ameliyathaneye giderken en son aklınızdan geçen ne oldu?

Çok moralsiz ve korkarak girdim ameliyata. Anneme, ‘asansöre binme’ dedim. Asansörde gözyaşlarımı tutamadım. Annem olsa ağlayamazdım. Ameliyathaneye indiğimde inanılmaz sıkıntılıydım çünkü ne olacağını bilmiyordum. Yoğun bakımda gözlerimi açtığımda bir el hissettim elimde. Annemdi ve ikimiz de ağlıyorduk. O an ‘şükürler olsun, yaşıyorum’ dedim. Başımın nasıl göründüğünü sordum anneme hemen. ‘Çok güzel oğlum’ dedi. İkinci gün sargıyı çıkardılar, saydım; fermuar gibi 49 dikiş vardı.

‘ASLA İSYAN ETMEDİM’

* Bundan sonra bir daha tümör oluşumu söz konusu mu?

24 Mayıs’ta bir MR çekilecek. Şu an doktorum iyi olduğumu söylüyor. Ama MR’dan sonra bazı kararlar verilecektir.

* Bundan sonraki hayatınızın nasıl seyredeceğiyle ilgili kararlar mı?

Herhalde… Hâlâ ilaçlar kullanıyorum, uzun bir süre kullanmam gerekiyormuş. Bu olaya şöyle bakıyorum; belki bana bir dinlenme süreci tanıdı Yaradan. Asla isyan etmedim, ‘niye benim başıma geldi’ diye sormadım. Tümör teşhisi konduktan sonra, ‘yarın hayatta olmayabilirim’ diyorsunuz. Her şey film şeridi gibi geçiyor. Bakıyorum; herkes manevi değerlerini kaybetmiş. İki aydır TV izliyorum mutlu olmak için, hep ajitasyon var.

* Ama bunların farkına varsanız da bu sektörde var olmaya devam edeceksiniz.

Bu doğru geliyor mu size? Ben sektörün çok da içinde değilim aslında. Hastalık dönemimde, ‘Allahtan kimseyle polemiğe girmiyorum, spekülasyonların içinde değilim’ dedim. İnsanların duaları, mektupları çok ağlattı. ‘Türk halkının duaları seninle. Bu camiada bambaşka bir insansın ve hep öyle kalacaksın’ yazan mektupları okurken gözlerimden yaşlar aktı, hastanede okudum bunu.

* Bu ameliyattan sonra hayata bakışınız tamamen değişmiş gibi…

Hastalığınızı duyduktan sonra şöhret, para; hiçbirini aklınızdan geçirmiyorsunuz. O an sadece ‘acaba hayata devam edebilecek miyim, yoksa mezun mu olacağım bu hayattan’ diye bir düşünce içine giriyorsunuz. Hayata dair üzüntülerim yok şükür ki. Aşka dair üzüntülerim olmuştu, onları bile umursamıyorsunuz.

Bu ameliyat sürecinde çevrenizdeki insanları süzgeçten geçirme şansınız olmuştur muhakkak. Mesela ‘dostum’ dedikleriniz için ‘gerçekten dostummuş’ dediniz mi? Ya da tam tersi… Küs olduğum kimse yokmuş; onu gördüm. Hastaneye bir sürü insan geldi, mesajlar, çiçekler… Bana sordukları bir soru var, ‘Ebru Gündeş geldi mi?’ Ebru Hanım tabii ki geldi, gelmeliydi zaten! Ben Ebru Hanım’ın ya da daha önce beraber olduğum bir kız arkadaşımın başına bir şey geldiğinde; eğer hayatında biri yoksa, ilk gidecek insanlardanım. Bu insanlık görevi. Yadırganır şeyler haline geldi bunlar. Duygusal bir beraberlik yaşamış, sonra ayrılmışsın. Ama o ya da ben bir hastalığa yakalanmışız… Sanki o kendi başının çaresine bakmak zorundaymış da, o gelmemek zorundaymış gibi şeyler yaratılmaya başlandı. Gelmese çok kırılırdım.
* Eve mi geldi, hastaneye mi?

Ameliyat gününün sabahında eve gedi. Sabah 7’de çıktık buradan; sağolsun 6’da buradaydı. İyi dileklerini iletti, ‘dualarım seninle’ dedi ve gitti. Böyle olmalı zaten. Dostlarımın hepsi geldi, beni hayal kırıklığına uğratan kimse olmadı. Ben arkadaşlarıma ve dostlarıma çok değer veriyorum, o değeri de beklerim. Dostluk benim için iyi zamanda değil, kötü zamanda belli olur. Ben dostlarımın kötü zamanlarında yanlarında olmak isterim. Sezen Aksu’nun çiçeğini gördüm, İbrahim Tatlıses ve Orhan Gencebay geldi. Fatih Terim babamı arayıp, iyi dileklerini iletmiş. Semra Özal annemi aramış… İşte bunlar, hayata tutunmanız gerektiğine inandırıyor sizi.

Ebru Gündeş de beyin kanaması geçirmişti yıllar önce… Şimdi de siz bir beyin ameliyatı geçirdiniz. O zaman tanışıyor muydunuz?

Bizim birlikteliğimiz ameliyattan çok sonra başlamıştı. O ameliyat geçirdiğinde bir sanatçı arkadaşı olarak hastaneye gitmiştim. Samimi değildik o zamanlar. Hastalıkta, kötü anlarda insanların yanında olduğunu görünce çok rahatlıyorsunuz. Böyle bir misyon üstlenmek istiyorum. Merhametli bir adamım ve birinin başına kötü bir şey geldiğinde en çabuk benim orada olmam gerektiğini bu hastalıktan sonra daha çok anladım.
Eğer sağlığım yerinde, hayatım düzgün devam edecekse bu kafamdaki izlerden 10 tane daha olsun, umurumda değil! Kalbiniz temizse, hayata bağlanma arzunuz yüksekse ve projeleriniz varsa yaraları görmüyorsunuz. Bizim sektördeki insanlara vereceğim mesaj şu olabilir; kavga etmeye vakit ayıracak kadar uzun değil bu hayat! Bazı insanlar misyonlarının bu olduklarını düşünüyor sanki. Reyting uğruna yapılan işler beni hasta yatağımda çok sinirlendiriyor. Böyle bir ameliyatı yaşadığınızda diyorsunuz ki, ‘yürüyebilsem, kitap okuyabilsem’. Salı ile cumartesi arasında kendimi bu hayatta yok sayan bir adamdım…

* Salıdan cumartesiye kadar olan dönemde hayatım bitiyor korkusu yaşadığınızı söylediniz… Geçmişe bakarak günah çıkardınız mı o üç günde? Pişmanlıklarınız var mıydı?

35 yaşıma kadar yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmadım. Aşklarım olsun, yaşadıklarım olsun, ‘ah keşke şunu yapmasaydım’ demedim. Ben dertleri kafama çok takan bir adamdım, bundan sonra öyle olmayacağım.

* Yaşadığı aşkları da kafasına çok takan bir insandınız siz. Bu konuda bir değişiklik oldu mu?

‘Aşkları da takmamak gerek’ desem de, öyle olacak mı bilmiyorum. Bundan sonraki beklentim evlilik. Flörtlerin de uzun sürmemesinden yanayım. Final eğer evlilikse, çok da uzatmamak lazım.

* Biri var mı hayatınızda şimdi?

Hayır şu an yok. Olmasını her dönem istiyorum. İsterdim ki; ailemin yanı sıra, duygusal anlamda bir şeyler paylaştığım insan da ameliyatımda olsaydı.

* En çok kimi unutmayı sevmediniz?

Belki ben unutmayı da istemiyorum, unutmayı sevmiyorum belki. Aşka dair geçirdiğim güzel şeyleri unutmayı sevmedim. Ben zor unuturum ama zor da unutulurum. Ama sağlığınız yoksa ne aşık olabiliyor, ne sevebiliyor, ne o havayı teneffüs edebiliyorsunuz.

* Aradığınız hayal ettiğiniz aşkı bulacağınıza dair umudunuz var mı?

Benim aşka dair umudum hiçbir zaman bitmez. Evlendiğim güne kadar hayalim ve umudum bitmeyecek.

* Hayal kırıklıklarınızla bağlantılı olarak bazı kurallar koydunuz mu kendinize?

Mesela ‘bir daha bu sektörden biriyle asla birlikte olmam’ gibi… Meslekler, yaşantıların üstüne çıkamaz. Aynı sektörden biriyle mutsuz olurum sözünü asla kabul etmiyorum.

1 Yorum

Volkan Altıntaş

Hakan abi geçmiştende kalsa gene de geçmiş olsunn seni çok seviyorumm. Ben Volkan Altıntaş. Keşle bir kez yanına gelsem. :,( Rabbim seni eksik etmesin yanımzdan.

Yorum Yaz

Aşağıdaki HTML etiketlerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

17 − 4 =